Jafar Panahi Sineması / Ayna 1997
Gönderilme zamanı: 14 Eki 2024
1. Çalışma
Toplantı Tarihi: 21/10/2024
Ayna filmi Tahran’da ilkokula giden küçük bir kız çocuğun, Mina’nın, okul çıkışı annesi gelmeyince kendi başına evine gitmeye karar vermesi ve evine giderken izlediği yollarda gördükleri ve yaşadıklarını anlatır. Film iki ayrı bölümden oluşur. Mina başladığı yolculuğunda annesiyle her sabah bindiği otobüs olduğunu düşündüğü otobüse biner. Kendi tarifiyle, çeşmeli meydana gidecektir. Otobüs şoförü de zaten sabah annesiyle gördüğü şoförün ta kendisidir. Otobüs garajına, son durağa geldiklerinde cana yakın şoför ters yönde geldiğini söyler ve Mina’yı o yöne giden arkadaşı Abbas’ın otobüsüne bindirir. Genç muavin olaydan habersiz Mina’yı otobüsten indirir. Abbas Mina’yı hatırlayıp geri döndüğünde, Mina suskundur, sıkılmıştır belki de küsmüştür bütün bunlar filmdir ve oyuncu Mina oynamayı reddetmektedir. Böylelikle filmin ikinci bölümü, ikna çabalarına rağmen oynamayı istemeyen Mina’nın “gerçekten de” evine gitmeye karar vermesiyle başlar. Filmcilere ait eşyaları geri verir. Üstünü değiştirir ve daha kararlı, daha bilmiş yolculuğuna devam eder. Zaten evinin yolunu zor çıkaran bir çocuğu oynamak, kolunu kırıkmış gibi göstermek ve okuduğu sınıftan daha alt bir sınıfa gidiyor olmak ağır gelmiştir doğrusu. Hiç de aptal değildir ve seyredenlerin de böyle düşünmesini istemez. İkinci bölüm için alınan bu dönemeç hem seyirciyi uyandırır hem de filmin doğaçlama yetenek ve teknikleriyle sürdüğünü düşündürür – senaryo yok artık düşüncesi seyirciye yerleşir. Cafer Panahi ile yapılan film sonrası söyleşide en çok sorulan, kafa karıştıran bu olmuştu ne yazık ki. Festival kitapçığı da iyi tanıdığı seyircisine ne ilginç dedirtecek bu bölümü filmin tanıtımında özetlemiştir. Bu kadar kafa karışıklığı bu seyircinin kaldırabileceği gibi değil… Acaba küçük kız gerçekten de filmde oynamak istememiş miydi? Seyirci böylelikle aniden çekim ekibinin ortasına düşer.
Toplantı Tarihi: 21/10/2024
Ayna filmi Tahran’da ilkokula giden küçük bir kız çocuğun, Mina’nın, okul çıkışı annesi gelmeyince kendi başına evine gitmeye karar vermesi ve evine giderken izlediği yollarda gördükleri ve yaşadıklarını anlatır. Film iki ayrı bölümden oluşur. Mina başladığı yolculuğunda annesiyle her sabah bindiği otobüs olduğunu düşündüğü otobüse biner. Kendi tarifiyle, çeşmeli meydana gidecektir. Otobüs şoförü de zaten sabah annesiyle gördüğü şoförün ta kendisidir. Otobüs garajına, son durağa geldiklerinde cana yakın şoför ters yönde geldiğini söyler ve Mina’yı o yöne giden arkadaşı Abbas’ın otobüsüne bindirir. Genç muavin olaydan habersiz Mina’yı otobüsten indirir. Abbas Mina’yı hatırlayıp geri döndüğünde, Mina suskundur, sıkılmıştır belki de küsmüştür bütün bunlar filmdir ve oyuncu Mina oynamayı reddetmektedir. Böylelikle filmin ikinci bölümü, ikna çabalarına rağmen oynamayı istemeyen Mina’nın “gerçekten de” evine gitmeye karar vermesiyle başlar. Filmcilere ait eşyaları geri verir. Üstünü değiştirir ve daha kararlı, daha bilmiş yolculuğuna devam eder. Zaten evinin yolunu zor çıkaran bir çocuğu oynamak, kolunu kırıkmış gibi göstermek ve okuduğu sınıftan daha alt bir sınıfa gidiyor olmak ağır gelmiştir doğrusu. Hiç de aptal değildir ve seyredenlerin de böyle düşünmesini istemez. İkinci bölüm için alınan bu dönemeç hem seyirciyi uyandırır hem de filmin doğaçlama yetenek ve teknikleriyle sürdüğünü düşündürür – senaryo yok artık düşüncesi seyirciye yerleşir. Cafer Panahi ile yapılan film sonrası söyleşide en çok sorulan, kafa karıştıran bu olmuştu ne yazık ki. Festival kitapçığı da iyi tanıdığı seyircisine ne ilginç dedirtecek bu bölümü filmin tanıtımında özetlemiştir. Bu kadar kafa karışıklığı bu seyircinin kaldırabileceği gibi değil… Acaba küçük kız gerçekten de filmde oynamak istememiş miydi? Seyirci böylelikle aniden çekim ekibinin ortasına düşer.