SİNETAYFA

Bu hafta sinemada izlediğim iki filmden biri. Bu kadar önemli bir filmi küçük ekranda izlemektense, büyük perdede izleme fırsatını değerlendirmek istedim. Benim izlediğim salonu küçük kızlar basmıştı. "Bu kadar ciddi bir filmde küçük kızların ne işi var?" diye düşünmeden edemedim. Sevimli bir animasyon filmine gitmek istediler de yanlışlıkla mı bu filme geldiler? Nitekim cimcimeler bir süre sonra dikkatlerini veremediler ve oradan oraya koşturmaya, hoplayıp zıplamaya başladılar. Ama nedense bu dikkatimi pek dağıtmadı. Bu kızlar filmin ikinci yarısında da zaten ortadan kayboldular. Ya sıkılıp çizgi film izlemeye gittiler, ya da anne babaları çağırdı ve eve gittiler. Böylece ikinci yarıda filmle başbaşa kaldım. Brezilya'daki askerî diktatörlük dönemini gerilimi yüksek bir atmosferle veren, Brezilya tarihinin en karanlık dönemlerinden birini başarılı bir şekilde yansıtan, en iyi yabancı film oscarını sonuna dek hak etmiş bir film bu bence. Darısı Türk sinemacıların başına. İnşallah biz de bir gün Oscar'ı eve götürürüz.

Bu hafta sinemada izlediğim ikinci film. Parazit filmi ile adını sağır sultanın bile duyduğu Bong Joon Ho'nun yeni filmi, klonlama fikri etrafında gelişen, yaşam ve ölüm kavramlarını sorgulayan, Nazilere göndermeler içeren, Kafkaesk bir film.