Yüzündeki Sır (2014)
Phoenix
Phoenix
Christian Petzold’un etkileyici filmi Phoenix, II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın karmaşık siyasi ve sosyal atmosferini, anka kuşu mitolojisi ve doğu-batı Almanya ayrımı üzerinden derinlemesine inceleyen bir yapım olarak değerlendirmek mümkün. Film, sadece bir kadının kimlik arayışını değil, aynı zamanda bir milletin yeniden doğuş mücadelesini de sembolize ediyor.
Nazilerin toplama kampından, yanmış ve paramparça olmuş bir yüzle kurtulan Nelly, yeni bir suret ile gündelik hayata yeniden dönüyor ve iyileşir iyileşmez ilk aradığı şey canından çok sevdiği kocası Johnny oluyor. Sonsuz kez, ölme nedeni varken kocası Johnny’ e olan aşkı yüzünden hayatta kalmayı başaran Nelly, bunu kadim dostu Lene’ye ''Johnny olmasa kampta hayatta kalamazdım. Tek düşündüğüm Johnny'e nasıl döneceğimdi.'' diye açıkça ifade ediyor. Ancak Lene gerçeği tüm çıplaklığı ile Nelly’e anlatmak için biraz zaman tanıyor.
Film, savaş sonrası Almanya’nın bölünmüşlüğünü ve bu bölünmüşlüğün bireyler üzerindeki etkilerini gözler önüne sererken, Nelly savaştan sonra doğu Almanya’ya yerleşmiş ve burada yeni bir hayata başlamaya çalışmıştır. Ancak geçmişiyle yüzleşmek zorunda kaldığında, doğu ve batı arasındaki siyasi ve sosyal farklılıklar daha da belirgin hale geliyor.
Doğu Almanya’nın komünist ideolojisi ve batı Almanya’nın kapitalist sistemi, filmin arka planında sürekli olarak hissedilen bir gerilim yaratırken, bu ideolojilerin çarpışması, karakterlerin kimliklerini ve seçimlerini de derinden etkiliyor. Nelly İsrail’e yerleşmek yerine kendini hayata tutan aşkını aramaya koyuluyor. Kocasını kırmızı neonla vurgulanmış Phoenix(Anka Kuşu) Bar’da bulması yine yönetmenin ustalıklı bir tercihi olarak karşımıza çıkıyor.
Ancak bu noktadan sonra filmin akışı hiçte Nelly’in hayalini kurduğu şekilde devam etmiyor. Kocası, karısını sesinden, bakışlarından, dokunuşundan ve hatta öpüşünden tanıyamıyor. Sinsice planına odaklanmış olan Jonny, karısından kendi kafasında yer ettiği kadarıyla yeni bir kadın yaratmaya çalışması Lene’nin anlatmak isteyipte anlatamadıklarını gözler önüne sermiş oluyor.
Filmin kısmen siyah-beyaz olması, dönemin atmosferini yansıtmakla birlikte, karakterlerin iç dünyasındaki çelişkileri ve duygusal karmaşayı daha belirgin hale getiriyor. Kontrastlı görüntüler, izleyiciyi hikâyenin içine çekiyor ve görsel bir etki yaratıyor. Filmde doğal ışık kullanımı, gerçekçi bir atmosfer yaratıyor ve karakterlerin duygusal durumlarını daha samimi bir şekilde yansıtıyor.
Filmde gölge kullanımı, Hitchcock'un sinemasındaki görsel anlatımın güçlü bir mirasını taşımaktadır. Her iki yönetmende, gölgeleri sadece bir görsel öğe olarak değil, aynı zamanda filmlerinin anlatılarına derinlik katmak ve izleyiciyi duygusal olarak etkilemek için ustalıkla kullanmaktadır. Nelly'nin yüzündeki yara ve geçmişiyle ilgili belirsizlikler, gölge oyunlarıyla daha da vurgulanır. Bu sayede hem karakterin iç dünyası hem de filmin genel teması olan kimlik ve hafıza, daha etkili bir şekilde aktarılır. Gölge; filmde sadece bir teknik detay değil, aynı zamanda filmin anlam dünyasını zenginleştiren ve izleyicilerin hafızalarına kazınan güçlü bir sembol olarak kullanılıyor.
Filmin finalinde arkadaşlar ve akrabalar ile toplanılacak olup her şey bu ana göre planlanırken Jonny Nelly’nin kolundaki toplama kampındakilere yapılan dövmenin eksik olduğunu belirtiğinde Nelly buna şiddetle karşı çıkıyor. Ta ki şarkı söylediği sahnede Johnny piyano çalarken gözü birden Nelly’nin koluna takılıyor ve numaraları görüyor. O anda Nelly’nin söylediği şarkı sözleride taşı gediğine koymaktadır.
“Time is so old and love so brief
Love is pure gold and time's a thief
We're late, we're late, darling
We're late, darling, we're late
The curtain descends, everything ends
Too soon, too soon”
Ve kadın ceketini alıp, çıkar. Muhteşem bir seçim ve muhteşem bir final.
II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın karmaşık tarihini, anka kuşu mitolojisi ve doğu-batı Almanya ayrımı gibi güçlü sembollerle bir araya getiren etkileyici bir film olarak hafızalarımızda yer edecek olan film, hem bireysel travmaların hem de toplumsal yaraların iyileşme sürecini inceleyerek, izleyicilere derinlemesine bir deneyim sunuyor.
Senaryo : 8/10
Yönetmen : 9/10
Kurgu : 8/10
Oyuncu Performansları : 10 /10
8,5 / 10