Sitemiz, yayın hayatına SİNETAYFA ismi ile devam edecektir. Adresimiz, https://sinetayfa.com olarak değişmiştir.
İyi forumlar...

Tüm Zamanların En İyi Basketbol Filmleri

Film incelemelerinizi ya da listelerinizi bu başlıkta paylaşabilirsiniz.
Kullanıcı avatarı

Konu yazarı
byKush
Yönetmen
Mesajlar: 1008
Kayıt: 27 Ağu 2024
Şehir: Mersin
Yaş: 54
İletişim:

1. He Got Game (1998)

Okunmamış mesaj gönderen byKush »


Akademi Ödüllü film yapımcısı Spike Lee başlangıçta Kobe Bryant'ın basketbol destanında lise basketbolunun fenomeni Jesus Shuttlesworth'u - "Coney Adası'nın İsa'sı" - oynamasını istiyordu. Ancak Bryant bunu reddetti ve Lee başka bir genç NBA yıldızı olan Ray Allen'ı getirdi. 

Allen iyi bir performans sergilese de, Lee'nin filminin kalbinde yer alan kişi, İsa'nın şok edici bir suçtan hapse atılan ve oğlunun üniversite seçimini etkilemek için geçici bir izin verilen babası rolündeki Denzel Washington.

Film, aynı anda hem moral veren hem de yüreğinizi parçalayan sonuyla sonsuz bir şekilde tekrar izlenebilir.
* Ohooo vizontele daha çok yanar oglum; sinemaya benzer mi? Ben en çok sinemayı severim, sinema başka bi'şey.
Kullanıcı avatarı

Konu yazarı
byKush
Yönetmen
Mesajlar: 1008
Kayıt: 27 Ağu 2024
Şehir: Mersin
Yaş: 54
İletişim:

Tüm Zamanların En İyi Basketbol Dizisi

Okunmamış mesaj gönderen byKush »

Resim


"The White Shadow" (Beyaz Gölge), 1978 ile 1981 yılları arasında yayınlanan, bir lise basketbol takımının ve başındaki eski NBA oyuncusu koç Ken Reeves’in etrafında dönen bir Amerikan televizyon dizisiydi. Bu yapım, yalnızca ABD’de değil, Türkiye’de de izleyiciler üzerinde derin bir etki bırakarak spora ve özellikle basketbola olan ilgiyi artırmayı başardı. Türk televizyonlarına TRT aracılığıyla ulaşan dizi, yayınlandığı dönem boyunca Türkiye’de basketbol bilincinin yayılmasında önemli bir rol oynadı.


Resim


Dizinin Türkiye’deki etkisi, basketbolun henüz çok popüler bir spor dalı olmadığı bir döneme denk geldi. Futbolun baskın olduğu spor gündemi içinde, "The White Shadow," özellikle gençlerin ilgisini çeken dramatik yapısıyla fark yarattı. Dizide ele alınan takım ruhu, azim ve bireysel mücadele temaları, yalnızca sporu değil, aynı zamanda hayat derslerini de izleyiciye sundu. Türk gençleri, bu temaları kendi hayatlarına kolaylıkla uyarlayabiliyordu; bu da dizinin sporun ötesine geçen bir iz bırakmasını sağladı.

Resim


Dizi, basketbolu yalnızca bir oyun olarak değil, bir yaşam biçimi ve aidiyet duygusunun sembolü olarak tanıttı. Karakterlerin bireysel hikayeleri, hayalleri ve zorluklarla baş etme çabaları, izleyicilerin hem spora hem de bireysel gelişime ilgi duymasını sağladı. Bu, Türk izleyicisi üzerinde, bir takımın parçası olma duygusunu ve kolektif başarıyı vurgulayan bir farkındalık yarattı. Ayrıca dizi, o dönemin sporu profesyonel düzeyde icra etmek isteyen gençlerine ilham verdi.

Resim


"The White Shadow," Türkiye’de basketbolun hızla benimsenmesinde önemli bir mihenk taşı oldu. TRT’nin sınırlı içerik sunduğu bir dönemde, özellikle gençlere yönelik eğlence ve eğitim unsurları taşıyan az sayıdaki programlardan biriydi. Diziyi izleyen gençlerin birçoğu, basketbola ilgi duymaya ve bu spor dalını aktif olarak yapmaya başladılar. Türkiye’de basketbol okulları ve kulüplerine olan talep artışında bu dizinin etkisinin hissedildiği söylenebilir.


Resim


Sonuç olarak, "The White Shadow," yalnızca bir dizi değil, aynı zamanda Türkiye’de basketbolun gelişimine ve spor sevgisinin yayılmasına katkıda bulunmuş kültürel bir fenomen oldu. İçerdiği insani değerler, sporun eğlenceli ve öğretici yönleriyle birleşerek, izleyicileri kendine bağladı ve bir dönemin unutulmazları arasında yerini aldı. Bu yapım, sporun birleştirici gücünü ve televizyonun kitleleri etkileme potansiyelini bir kez daha gözler önüne serdi.

* Ohooo vizontele daha çok yanar oglum; sinemaya benzer mi? Ben en çok sinemayı severim, sinema başka bi'şey.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj