[Film Etkinliği] Uyanışlar

Archived from Duyurular

Moderatörler: Moderatör, CoMod, Editör, Yönetmen

Kilitli
Kullanıcı avatarı

Konu yazarı
svsknr
Yönetici
Mesajlar: 544
Kayıt: 24 Ağu 2024
Başlıklar: 134
Şehir: Edirne
Yaş: 42
İletişim:

[Film Etkinliği] Uyanışlar

  • Alıntı
  • Beğenmek için giriş yapmalısınız

Mesaj gönderen svsknr »

Unutulmaz dizi jeneriklerini paylaşırken, birden Pazar Gecesi Sinemasını hatırladım ve o günleri analım istedim (:

Belirlediğimiz 2000'ler öncesi bir filmi, hep beraber izleyip, her Pazar günü saat 20:00 itibariyle forumda konuşmayı umuyoruz.

Tüm üyelerimiz ve gizli takipçilerimiz davetlidir. :-({|=

İlk filmimiz:

Ve yırtılmış bir tül gibi, savrulup duruyor zaman...
Kullanıcı avatarı

sesizadam
Moderatör
Mesajlar: 160
Kayıt: 28 Ağu 2024
Başlıklar: 15
Şehir: İstanbul
Yaş: 37
İletişim:

Re: [Film Etkinliği] Uyanışlar

  • Alıntı
  • Beğenmek için giriş yapmalısınız

Mesaj gönderen sesizadam »

Yönetmenin ölüm yıl dönümüne yakın bir tarihte etkinlik yapmak, güzel hareket, yaşasaydı bu günleri görseydi. :mrgreen:
Louise Bourgoin sevdamız daimidir. :)
Kullanıcı avatarı

Konu yazarı
svsknr
Yönetici
Mesajlar: 544
Kayıt: 24 Ağu 2024
Başlıklar: 134
Şehir: Edirne
Yaş: 42
İletişim:

Re: [Film Etkinliği] Uyanışlar

  • Alıntı
  • Beğenmek için giriş yapmalısınız

Mesaj gönderen svsknr »

sesizadam yazdı: 03 Ara 2024 Yönetmenin ölüm yıl dönümüne yakın bir tarihte etkinlik yapmak, güzel hareket, yaşasaydı bu günleri görseydi. :mrgreen:
Zehir Hafiye gibisin (:
Ve yırtılmış bir tül gibi, savrulup duruyor zaman...

homoludens
Sinefil
Mesajlar: 4
Kayıt: 19 Eyl 2024
Başlıklar: 1
Şehir: İzmir

Re: [Film Etkinliği] Uyanışlar

  • Alıntı
  • Beğenmek için giriş yapmalısınız

Mesaj gönderen homoludens »



Filmde Dr Sayer'in daha önce insanlarla çalışmayıp bitki ve hayvanlar üzerinden çalışmalarının olması, daha sonra izlediğimiz klinikte nesnesinin insan olması arasında pozitif bilimler açısından fark olmasa da Dr. Sayer üzerinden bilimsel bakışın insan söz konusu olduğunda kırılgan bir hal almasını görüyoruz. Filmin geçtiği dönemde, pozitif bilime olan inanç bu kadar sarsılmamıştı. Pozitivizme ilk eleştiriler tam da buradan gelecekti. özne-nesne etkileşimi. Hasta-doktor dikotomisi üzerinden izlediğimiz bu karşılıklı belirlenimde, bağımsız değişken (ilaç) etki ettiği bağımsız değişken üzerindeki tesiri, labaratuvar ortamındaki gibi çıkmıyor. Başka bir deyişle, söz konusu insan olduğunda, diğer değişkenleri sabitleyemiyorsunuz. Çünkü insan çok çeşitli değişkenler toplamıdır. Parkison hastalarına verilen ilacın, katatoni hastalarına verildiğinde, ilaç olumlu etki etse de, hastaneyi bir labaratuvar gibi kurgulayan "tıbbi otorite", aslında diğer koşulları sabitlemeye çalışırken, hastalar bunu bir tür kapatılma, cezalandırılma olarak hissediyor. Filmde eleştirdiğim husus tam burada: İnsan duyguların yada doğasının kontrol edilemezliği üzerinden yazılan ana metin, aslında tam da tedavi biçiminin, tıbbi iktidarın pratiğinin, kliniği bir hapishane gibi kurgulaması eleştirisine yönelebilirdi. Biliyoruz ki, filmin çekildiği dönem içerisinde, özellikle bürokratik mekanın, panoptikon vari hiyerarşi ve eşitsizlik içeren bir yapı olarak inşa edilmesi eleştirileri çoktan yapılmakta idi. Guguk Kuşu filmini hatırlayabiliriz.

Film, Robin Williams'ın oynadığı diğer filmlerin izleğini sürüyor. Hümanist felsefi gelenek, bize kendimizi iyi hissettirmek için bulunmaz kumaş. İyi de gelir, haklılık payları var. Örneğin doktor hasta ilişkisinde "empati" , yardım severlik vurgulanmakta iken hasta erkek ile hasta olamyan kadın arasında da engelsiz bir sevgi iyi hissettirir bizi...İyilik hissini kaybeden yada zayıfladığı düşünen Amerika toplumu için çekilen filmler, bizdeki yeşilçam filmlerine yada 90'lı yılları özlemle anan aile dizileri ile aynı etkidedir. Bu nedenle biraz muhafazakar yapımlardır.

Yine de alt metinlerde birşeyler bulabiliriz kendimiz için. Leonard'ın uyanışı, onun kimliğinin ve kişiliğinin yeniden ortaya çıkmasını sağlar. Tam da labaratuvarda üretilmiş bir çıktı görmeyişimiz, yukarıda bahsettiğimiz meseleleri de içine alan, filmin ana çatışma öğesidir. Uyanış, bilinci ve kimliği işaret etmektedir aslında. Marvel evreninde profesör'ün, yaratığı uyandırdığında ne tür bir ucubenin uyanacağı belli olmayan bir belirsizlik de aynı meseledir aslında, ayrı türler olsa da. Kimliğin ve bilincin kırılgan/sertliğini, değişken/sabitliğini, tehlikeli/sevgi dolu olduğunu görürüz. Filmde, uyanış ise daha basit düzleme referans vermiş: bütün zamanlarını olağan akışında hasta olmadan (uyumadan) yaşayan insanlar, hayatlarının değerini bilmemektedir ve asıl uyuyan, uyandırılması gereken onlardır. Bu yüzden doktorlar, kliniği terk etmek isteyen hasta rolündeki Robert De Niro'ya izin vermezler. Dışarı, doktorlara göre yasak hastalar için özgürlüktür.

Aslında günümüz modenr sonrası toplumlar için tartışma konusu olan etik sorunsallardan biri için iyi örnektir film. Pandemide kullanılan aşı tartışmasını hatırladık mı? ilk defa denenecek ilacın insanlar üzerinde onların ya da yaknılarının onayı dahilinde de olsa ne tür bir etiktir? İnsanın yaşamsal bütünlüğünün sürdürülme çabası , insan yaşamının kutsal olmasını mı, yoksa onun yaşamı üzerinde karar verme yetkisi olanı mı güçlü kılar! Buna benzer çok soru var. Pharma hem ilaç anlamındadır; hem de ilaç şirketi anlamındadır. Pharma'ya hakim olmak, hem zehre hem panzehre hakim olmaktır.
Kullanıcı avatarı

Konu yazarı
svsknr
Yönetici
Mesajlar: 544
Kayıt: 24 Ağu 2024
Başlıklar: 134
Şehir: Edirne
Yaş: 42
İletişim:

Re: [Film Etkinliği] Uyanışlar

  • Alıntı
  • Beğenmek için giriş yapmalısınız

Mesaj gönderen svsknr »

1990'lar sinema dünyası için altın çağlardan biriydi. Filmler yalnızca birer eğlence kaynağı değil, aynı zamanda izleyicilerin kalbine dokunan, onları düşündüren ve duygulandıran eserlerdi. Bu dönemin en dikkat çekici yapımlarından biri olan Awakenings gerçek bir hikayeden uyarlanmış olup, Dr. Malcolm Sayer (Robin Williams) ve Leonard Lowe (Robert De Niro) arasındaki dokunaklı ilişkiyi anlatır. Dr. Sayer, göreve yeni başladığı hastanede Leonard Lowe ile tanışır. Leonard, uzun yıllardır katatonik durumda olan bir hastadır, ancak Dr. Sayer'in deneysel tedavisiyle yeniden "uyanır".

Robin Williams, Dr. Sayer rolünde samimi ve incelikli bir performans sergilemekle beraber, hastalarına olan bağlılığı ve onların yaşamlarına dokunma çabası, izleyicilere ilham verir.

Robert De Niro, Leonard Lowe rolünde adeta devleşir. De Niro'nun karaktere verdiği derinlik ve duygusal yoğunluk, film boyunca izleyiciyi etkisi altına alır. Leonard'ın yeniden hayata döndüğü anlar, izleyiciyi hem sevindirir hem de düşündürür. De Niro'nun bu performansı, sinema tarihine geçen unutulmaz anlardan biridir.

Filmin yönetmeni Penny Marshall, gerçek bir hikayeyi sinemaya aktarırken duygusal dengeyi mükemmel bir şekilde kurar. Marshall'ın ustalıkla yönettiği sahneler, izleyiciyi zamanda bir yolculuğa çıkarmaktadır. 1990'ların sinema atmosferi, filmin sıcaklığı ve samimiyetiyle bir araya gelerek izleyiciyi adeta sarar.

Film bu özellikleriyle, 90'ların sinema kalitesinin ve duygusal derinliğinin en güzel örneklerinden biridir. :-({|=
Ve yırtılmış bir tül gibi, savrulup duruyor zaman...
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir